|
||||
GERÇEK DOST
|
||||
Hepimiz yüce Allah'ı sevdiğimizi söyleriz...... Peki sevgimizi belirtecek ne yaparız onun için... Onu sadece işimiz düştüğü zamanlar hatırlarız..... Bazen bir sınava girerken, Yada bir hastalık kapımız çaldığında... Belki de bir deprem olduğunda onu hatırlarız. Nedense insanlar onu sadece işleri düşünce hatırlarlar. İşler yolunda gittiği sürece aklımıza bile getirmeyiz. Gerçek dost yalnızca menfaati söz konusu olunca mı hatırlar ? Oysa ''O'' iyi günümüzde bizim yanımızdadır.....kötü günümüzde de....... Çünkü ''O'' tek ve gerçek dostumuzdur. Gün gelir eşimiz bizi terk eder...... Gün gelir çocuklarımız evlenir gider. Servet ve mevki sahibi olduğumuz günlerde Yanımızda olan arkadaşlarımız, Yoksulluk gelip çattığında Bizi hatırlamazlar bile... Halbuki yüce Allah; Her an her saniye tüm sevgisi ve merhameti ile Her an yanımızdadır. Çünkü ''O'' tek ve gerçek dostumuzdur... Sorarım size; hangi birimiz bize sırt çeviren bize yanlış yapan Yada bize nankörlük eden birini affederiz ? Bize böyle bir davranışta bulunan birine biz de hemen ayni Şekilde cevap veririz. Yani ona tüm kapılarımızı kapatırız.... Onu asla affetmeyiz....... Oysa yüce Rabbim ; bir zamanlar kendisini yalnızca işi Düştüğü zaman hatırlayan insanlara bile kapılarını asla Kapatmıyor. Belki hatalarını fark edip ibret alır diye ....... Sabredip bağışlayan bilsin ki bu, işlerin en zorlularındandır. ŞÛRA SURESİ 43. Gerçekten zor bir iştir bağışlamak. Ama yaşam sınavında önemli olan zoru başarmaktır. Nefreti ve kini yenmektir. Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah güzel düşünüp güzel davrananları sever. ALİ İMRAN SURESİ 134. Ne yazıktır ki , biz insanlar sevgi yerine nefreti, bağışlamak yerine Cezalandırmayı tercih ediyoruz. Az seviyoruz...............çokça nefret ediyoruz......... Yüce Allahın sevgisi ve merhameti üzerinize olsun. Başınızı kaldırıp gökyüzüne şöyle bir bakın.... Ne görüyorsunuz ? Milyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldızları küçücük birer nokta gibi görüyoruz. Oysa onlar içinde yaşadığımız şu koskoca dünyadan defalarca daha büyükler. Bunca mesafeye rağmen yine de onları görebiliyoruz. Peki ya göremediklerimiz ?................... Bu gerçekten düşünülmesi gereken çok önemli bir soru. Düşünün bir kere biz yeryüzünde günlük hayatımızı yaşarken İşimize gidip gelirken, yemek yerken veya uyurken asla uyumayan Bir güç bizi dünyamızdan kat kat büyük göktaşlarından, güneşten Yayılan kavurucu ışınlardan ve zararlı radyoaktif etkisinden Korumakta. Ama biz bunun farkında bile değiliz. Düşünmeyiz bile... Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe, ZARİYAT SURESİ 7. Evet, bizler farkında bile değilken o bizim yeryüzünde güvenli Bir şekilde yaşayabilmemiz için gerekli ortamı hazırlamıştır. O odur ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yarattı. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. ENBİYA SURESİ 33. Ne mükemmel yörüngelerdir ki,... Yaradılıştan bu yana Asla birbirleri ile çakışmadan dönmektedirler. Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir. SAD SURESİ 87. Ve tüm gezegenler bu dönüşle yüce Allah'ı zikir etmektedirler Mevlevilikteki dönüşün, Kabe'yi tavaf etmenin anlamı da işte bu zikirdir. Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu. YASİN SURESİ 38. Peki nereye doğru akıp gidiyoruz bu güneş sisteminin içinde ? Başka bir deyişle; nereden geldik ?..... nereye gideceğiz ?.......... Kendimiz sormamız gereken en önemli soru bu .......... Belki o zaman yaşam mücadelesindeki kin, nefret ve hırsımızın Dünya nimetlerine aşırı bağlılığımızdaki anlamsızlığı görebiliriz.
ALLAH YAR VE YOLDAŞINIZ OLSUN. (AKIN ÖRSMEN 28.1.2005) YOL GÖSTERİCİ
|
||||